Tutarsızlık ve Devamsızlıklar Üzerine

Yunus Emre Baştabak
6 min readOct 7, 2021

Apple’ın son 5–6 yıldır tutarlılık ve donanımları arasındaki deneyimin devamlılığı konusunda kullanıcıyı daha da zorladığına şahit oluyoruz. Son zamanlarda bu fark daha da açılmaya başladı. Arayüz deneyimi sorunlarının dışında donanım deneyimi konusunda da kopukluklar daha da belirginleşti. En basitinden telefonununuzu Face ID ile kullanırken bilgisayarınızı Touch ID ile kullanıyorsunuz. Halbuki Face ID’yi tanıtırlarken hepimiz Apple’ın Touch ID’yi kötülediklerini gördük. Güvenlik konusuna girmeden Face ID’ye küçük bir parantez açalım.

En iyi kullanıcı deneyimi görünmez olandır.

Face ID

Face ID görünmez deneyimin en güzel örneği. Ufak sıkıntıları dışında Apple’ın son 10 yılda AirPods ile birlikte gerçekleştirdiği en iyi ürün. Yazılım/donanım ve insan ilişkisinin en güzel uyumunu Face ID gösterdi bizlere. Telefonu elinize aldığınızı algılayan hareket sensörleri sayesinde aktif olan ekran, aynı anda Face ID donanımı sayesinde ekran kilidini açıyor. Bu yazılım-donanım ilişkisi sayesinde kullanıcının bilişsel yükü azaltılıyor, güvenlik konusunda kullanıcı alışkanlıklarının değiştiği bir döneme sokuyor bizi. Şimdi konumuza dönelim.

Tutarlılık

Arayüz tasarımı temellerinin en çok bahsedilen kuralı olan tutarlılık, kullanıcının hedeflerinin benzer/aynı şekilde tasarlanmasıyla ilgilidir. Bu benzerlik tasarımı kısıtlamamalı ancak kullanıcının mental modeline uygun olarak tasarlanmalıdır. Özellikle işletim sistemleri için uzun vadede bellek yükünü hafifletmenin yolu tutarlılıktan geçer. Kullanıcı tutarlı bir sisteme güvenir, kullanır. Çünkü hangi hedefin ekranın neresinde olduğunu, hangi işlemleri yapması gerektiğini bilir, düşünmesine gerek yoktur. Bu sisteme program yazan üçüncü parti şirketler ise bu tutarlılıkları göz önünde bulundurarak yazılımlarını tasarlamalıdır.

Örneğin Windows 8’in “live tiles” arayüzüne bakalım. İlk başta estetik gelse de bu canlı “karolar” tamamen kısa süreli belleğe göre tasarlanmıştır. Kısa süreli belleğinizin üstesinden gelmek oldukça zordur. Canlı şekilde sık sık değişen bu arayüz kullanıcının hedeflerini bulamamasına neden olur. Sürekli değişen ikonlar ve içerikler sizin beyninizin tekrar yapmasına izin vermez. Böylece sisteme olan güveniniz azalır. Bunu deneyimleyen Windows tasarım ekibi de çok ısrar etmeden bu kararından vazgeçti.

Windows 8 ile birlikte gelen canlı “karolar”

Live tile aslında çok fazla kişiselleştirilebilir bir arayüzdü. Deneyimli bir kullanıcı iseniz kendinize göre kişiselleştirip kullanmak bir çok iş akışınızı kolaylaştırıyordu belki de. Ancak aynı durum “light user”lar için geçerli değil. Bu nedenle kullanıcıyı özgür bırakmamak, sınırlandırmak ve onun yerine karar vermek Apple’ın deneyimlerinde başarı olmasının sırlarından biridir.

Microsoft aslında Windows 8’le touch arayüz ve mouse arayüzünü birleştirmek istemişti. Ama bu arayüzün kalıntıları halen tutarlılık ve deneyim konusunda sorunlar ortaya çıkarmakta.

iPadOS 15 Uzun Süreli Belleğimi de Mahvetti

Madem insan belleği konusuna değindik iOS 14 ve tam anlamıyla iPadOS15’le gelen smart widget’ların getirdiği sorunlara bakalım. Smart Stack’ler iOS’un makine öğrenmesi sayesinde kullanıcının ihtiyacı olan bilgi ve önerileri değişken olarak gösterme özelliğine sahip.

Ekranın büyük bölümünü kaplayan smart stack özelliğine sahip widgetlar kullanıcının kısa süreli hafızasına hitap ediyor. O an ihtiyacı olan hedef ekranın o bölgesinde varsa — evet kullanılabilir. Ancak sürekli değişen bu bölge tekrarı ve öğrenmeyi engellediği için kullanılabilir olmaktan çıkıyor. — Sistem bir sorunu çözerken bir sorunu getiriyor.

Smart stack kullanmak zorun değiliz. Ekranımıza farklı widgetlar ekledik. Ekranı dik olarak çevirdim, o da ne? Düşünmeden ulaştığım hedeflerin yeri değişti!

Widget ve uygulamalar en azından sıralamaya göre olamaz mıydı?

Apple ve Cihazları Arası Deneyim Devamsızlığı

Apple’ın en sevdiğim yani cihazlar arası kullanımlarda deneyimin devam etmesiydi. — Ne demek bu?

Örneğin MacOs Mavericks’de iTunes’u, iOS6 iPad’da Music uygulamasını inceleyelim. Kullanıcı hedefleri aynı, tutarlı. iPad’de ilk defa uygulamayı kullanan kişi uzun dönem hafızasını kullanarak hedeflerine ulaşabilir. iPad’de tutarlılık korunarak konumlandırmalarda ufak değişiklikler mevcut o kadar. Bu da arayüzü öğrenilebilir yapıyor.

Düşük çözünürlük için özür dilerim!

…Ta ki 2015’lere kadar. Ne olduysa bu yıllardan sonra oldu. Mobil işletim sisteminden masaüstüne kadar kullanıcı hedefleri artık aynı deneyimi ve tutarlılığı sunmuyor bizlere.

Artık sistemin nasıl çalıştığı değil, nasıl gözüktüğü öncelikli

iOS 15 ile gelen bir tuhaflık ise Windows’dan esintiler taşıyor. MacOS’un 1980’lerden beri bildiğimiz en bilindik özelliği pencerelerin sol üst taraftan kapatılmasıdır sanıyorum. iOS 15 Safari uygulamasında hem devamsızlık, hem de tutarsızlık kas hafızamızı ve uzun süreli belleğimizi hataya zorluyor. 🤦‍♂️

iOS-MacOS-iPadOS tab kapatma düğmeleri

Kullanması Zorlaşan MacOS

Sol: Belli hiyerarşiye ve gruplandırmaya sahip, kullanıcının bilişsel yükünü hafifleten, uzun süreli bellek düşünülerek tasarlanmış

Sağ: ?

Çalışan, tutarlı ve kullanılabilir bir arayüz neden daha zorlaştırılır?

Etkileşimi en az bellek yüküyle tasarlamak en temel ilkelerdendir

Hata Yapmaya Zorlayan Dialog Kutuları

Bu dialog box kullanıcıyı neye yönlendiriyor? — Bizi hata yapmaya zorlamıyor mu?

Eyleme geçmeden önce kullanıcıya bir onay seçeği sunun

Dialog kutuları kullanıcıya seçenek sunan, hatadan dönmesini sağlayan metin ve butonlar içerir. Bir dosya upload olurken pencereyi kapatmak istediğinizde sizin hata yapmanızı önleyen kutucuğun çıkması gayet doğal. Ancak çıkan seçeneklerde kullanıcının hata yapmasına yol açan aktif button pek de iyi seçenek değil gibi 🤔

Sizce hangisi doğru?

Bir diğer tezatlık ise sistem uygulamalarında bile bir çok signifier hataları ve dialog boxlar içerisinde butonların yerleşimi konusu. Tutarlılık olmaması bir yana, sizce yukarıdaki görselde hangisi doğru?

— Doğru bildiniz sağdaki doğru. Onay pencerelerinde her zaman “onay”, “kabul”, “ilerle” gibi olumlu aksiyonlar sağ tarafta bulunur. Bu durum insanın mental modeline uygun olan tasarımdır ve doğaldır. Bir anlamda gerçek dünya ile sanal dünya eşleşir. Hepimizin de bildiği üzere insan-bilgisayar etkileşiminde kullanıcının hata yapmasını engellemek en temel prensipler arasındadır. Bu nedenle sağda bulunan tasarımda “sil” aksiyonunun solda durması kullanıcının uzun süreli belleğinde bulunan bilgi hakkında kısa da duraksamasını sağlar. Böylelikle kullanıcı düşünür ve doğru kararı verebilir.

Big Sur ile birlikte gelen değişiklikler bilgisayar kullanım hızımızı düşürürken her seferinde kas hafızamızı zorlayan tutarsızlıklar sunuyor bize. Örneğin Big Sur ile gelen dikey modal dialoglar iOS’dan gelen bir tasarım. iOS gibi touch arayüze sahip bir sistemde bu tasarımın dikey olmasında sorun yok. Ancak mouse ile kullandığımız masaüstü işletim sisteminde böylesine bir değişiklik kullanıcının sisteme olan güvenini zedeliyor. Bu da kullanılabilirlik sorunları ortaya çıkıyor. Asıl sorun ise bu model dialoglar bazı uygulamalarda dikey bazı uygulamalarda geleneksel tasarımla karşımıza çıkıyor. Bu nedenle kullanıcı aksiyonlarını uzun süreli belleğini kullanarak yapamıyor. — Belki bu değişiklik ileride MacOS’un hem touch hem mouse arayüzüne geçişinin ipuçlarıdır. Ama tutarsız olduğunu değiştirmez 😑

Big Sur vs Mavericks Mail uyarı kutuları

Arama Alanı Nerede?

Apple bildiğiniz üzere hem iOS hem de MacOS’a yazılım üretebileceğimiz araçlar sundu bizlere. Bu da kendi yazılımlarında bile çok belirgin tutarsızlıklar getirdi. Yukarıdaki görselde arama alanlarının konumunu inceleyebilirsiniz. Neredeyse her biri farklı konum ve farklı stillerde. Kullandığımız işletim sistemleri bizim uzun süreli belleğimize hitap ederek tasarlanırlar. Bu nedenle gerçekleştirdiğimiz tüm aksiyonları düşünmeden en az hata ile alırız. Bu süreçteki tüm tutarsızlıklar yanlış kararlar vermemize, yavaşlamamıza, deneyimsiz kullanıcıların ise güvenine mal olur. Apple’ın en başından beri en büyük özelliği deneyimli kullanıcıya belirli bir özgürlük sunarken deneyimsiz kullanıcının da küçük detaylar ile kafasını karıştırmamaktı. Fişi takıp bilgisayarı veya iPhone’umuzu açıp kullanmaya başladığımız günler şimdilik geride kaldı.

HIG’ler ve Temel Prensipler

Human Interface Guidelinelar ile ilgili 1997 yılında Larry Tesler ve Chris Espinosa’nın CSM’de verdiği “Origins of the Apple Human Interface” isimli çok değerli bir video var. Larry Tesler bizlere 1980’lerin başında temel prensiplerin nasıl geliştirildiğini anlatıyor. Apple HIG köklerinin Xerox PARC’daki araştırmalara dayandığını, tüm etkileşimlerin ne kadar ince düşünüldüğünü ve çözümlerini bu videoda bulabilirsiniz.

Yararlandığım Kaynaklar:

Dix, A. (2011). Human-computer interaction. Harlow [u.a.]: Pearson Prentice-Hall.

Moggridge, B. (2007). Designing interactions. Cambridge, Mass.: MIT Press.

Kim, G. Human-computer interaction. CRC Press.

Diaper, Dan and Sanger, Colston, (2006) Tasks for and tasks in human–computer interaction, Interacting with Computers 18 (2006) 117–138

--

--